Yazar Hakkında
Türkiye’nin güney illerinin birisinde doğdu ama kendisini hep yersiz yurtsuz gördü. Dahası doğacağı aileyi tercih etme şansı olmadığı için bir türlü aile kök ağacını benimseyemedi, köksüzlüğe öykündü. Toplumun gazına geldi, Yeşilçam’ın büyüsüne takıldı, egosuna yenik düştü ve tıp fakültesine girdi. “12 Eylül çocuğu” olarak Marksist ve anarşist külliyatla mecburen üniversitede tanıştı. Tıp tahsili yanı sıra üniversitenin açık mekânlarında sol tahsil yaptı. Beyaz önlüğü giyip kliniğe çıktığında havalara uçtu, dünyayı kurtardığını düşündü.
“Uzman” olmanın cazibesine kapılmadı. Dahası toplum hekimliğinden çok mutlu oldu. Ama “alerjisi” nedeniyle uzun dönem asker olmamak ve fırsatını bulup yırtmak için uzmanlığa adımını attı. Uzmanlık eğitiminde bilginin ve otoritenin “uzman”lığına ulaşmak yerine haddini hududunu öğrenmeye çalıştı. Egosunu Illich ve Foucault’nun ateşine attı. Aşka ve devrime gönül verdi. Meslektaşlarının bakmadığı hastalar, onların yapmadığı işler onun ilgisini çekti. Brecht’i okuduğu günden bu yana hekimliğin anarkokomünist bir faaliyet olması gerektiğine inandı. Ama hayat onu hep yalanladı. Yazar olmadan yazı-çizi işine bulaştı; “uzman” olmadığı alanlarda düşünmeye, yazmaya ve eylemeye gayret etti. “Uzman” olduğu alanda ölmeyecek kadar yazdı-çizdi. “Memleket”te bulunan örgütlerin bilumumuna yolunu düşürdü. Ne örgütlere dahil oldu, ne örgütlerden gidebildi, hep arafta kaldı. Hiç kimseye “abi” diyemedi. Ama Tülay’a “sevgili”, Deniz’e “oğul” dedi. “Hakikat”ini gördüğünde “gitmek” istedi: Ne gidebildi, ne kalabildi; hâlâ arafta sallanıyor.