Kitap Özeti
Onsekiz yaşındayken kaybolmuş genç ve güzel bir kız. Kaybolmasından sonra, babasının, annesinin, yakın komşularının, liseli gençlerin, mahallenin delisinin, kısaca Saadet’i tanıyanların gözünden Saadet’e ve kendilerine dair hikâyeler…
Remzi Karabulut, iç içe bir hikâyeler bütünü olan Kayıp Martı’da edebi bir şölen sunuyor okura. Kimi yerde elinize bir kamera veriyor, kimi yerde senaryo okuyan bir oyuncu yapıyor sizi; kimi yerde kör bir sevgili oluyorsunuz ve kimi yerde o başat karakterlerden birinin iç sesi…
Farklı yazım teknikleriyle cesur, kurgusuyla şaşırtıcı, sahiciliğiyle etkileyici bir anlatı ile karşı karşıyayız. Kendi yaşadıklarınızı başkalarından dinlemeye meraklıysanız, bu romanı okumalısınız.
Okura bir sürprizi var yazarın; Kimsenin tanımadığı gibi, yazarı da tam tanımıyor romanın başkarakteri Saadet’i. Açık bırakılan anlam aralıkları vesilesiyle okuru kendi Saadet’ini tanımaya davet ediyor. Şu soruyu sormamıza vesile oluyor; “Kim kimin düşüncesini ne kadar anlayabilir ki gerçek hayatta?”
Kendisi ve Kayıp Martı hakkında şöyle diyor Remzi Karabulut; “Okumak istediğim türden öyküler yazdım… Birkaç iyi kalemin, beni, öyküyü romana bağlayan biri olarak anmasından mutlu olurum. ‘Döblin, Bir roman eğer bir solucan gibi on parçaya bölündüğünde her bölüm kendi başına hareket etmiyorsa beş para etmez’ der. Bende bu düşünce ekseninde yazdım kitabı. Uzun uzun yazmayayım diye hep küçük not kâğıtlarına yazıyordum. Kayıp Martı’nın sıradan ve özel olmasını istedim.”